Merhaba — bu yazıda “Kürtajda babanın izni gerekir mi?” sorusunu hem küresel perspektiften hem de Türkiye özelinde mevcut yasal ve kültürel dinamiklerle birlikte ele alıyorum. Farklı bakış açılarını bir arada sunarak, okuyucuların bu hassas konuda düşünebilmesi için alan açmayı amaçlıyorum. Görüşlerinizi, deneyimlerinizi de yorumlarda paylaşabilirsiniz.
Kürtajda “izin” konusu neden tartışmalı?
Kürtaj — kadının kendi bedeni ve karar alma hakkı, fetüsün korunması, toplumsal normlar, etik ve yasal düzenlemeler gibi birçok katmanlı değerlendirmenin ortasında yer alıyor. Bu yüzden “izin” meselesi de kolay yanıtlanamayacak kadar karmaşık. Kimin iznine ihtiyaç olduğu; yaş, medeni durum, yerel hukuk ve kültürel normlara göre değişiyor. Dünya genelinde kadınların özerkliği temel bir hak olarak görülürken, bazı toplumlarda partnerin veya babanın rızası aranabiliyor. Bu durum, kadının bedeni üzerindeki karar hakkı ile toplumsal – ailevi kontrol ve normlar arasındaki gerilimi yansıtıyor.
Küresel Perspektif: Farklı ülkelerde durum nasıl?
Birçok Batı ülkesinde, gönüllü kürtajda yalnızca hamile kadının onayı yeterli; başka bir bireyin — baba, partner, aile — iznine gerek yok. Örneğin, Choice on Termination of Pregnancy Act, 1996 (Güney Afrika) gibi düzenlemelerde kadının rızasının tek başına yeterli olduğu görülebiliyor. ([Vikipedi][1])
Buna karşın, bazı ülkelerde kürtaj çok daha kısıtlı; izin sistemi, eşin veya ailenin onayı, hatta birden fazla doktor incelemesi gerekebiliyor. Örneğin Morocco’de kürtaj ancak annenin yaşamını tehdit eden durumlar, ciddi fetal kusurlar veya eş/ebeveyn izni gibi dar koşullarda mümkün. ([Vikipedi][2])
Kültürel, dini ve toplumsal değerler bu düzenlemeleri şekillendiriyor: “Aile”, “babanın onayı”, “evlilik bağı” gibi unsurlar, kadının bedenine dair karar hakkını sınırlayabiliyor. Bu bağlamda bazı devlet politikaları, “aile yapısı” ve “toplumsal düzen” vurgusuyla yasaları şekillendiriyor. ([Cinsiyet Araştırmaları Merkezi][3])
Öte yandan, kürtaj hakkı savunucuları; kadının bedeni üzerinde karar hakkının bağımsız olması, devletin ve toplumun bu karara müdahale etmemesi gerektiğini savunuyor. Bu görüş, kürtajın bir üreme hakkı, temel insan hakkı olduğu yaklaşımını benimseyenlerin duruşu.
Kısacası, küresel düzeyde “izin gerekiyor mu?” sorusuna yanıt, yasalar, kültür ve etik anlayışlarına göre büyük farklılık gösteriyor.
Türkiye’de Durum: Yasalar, Uygulama ve Gerçeklik
Türkiye’de kürtaj, 1983 tarihli Nüfus Planlaması Kanunu çerçevesinde, gebeliğin 10. haftasına kadar anne isteğiyle (yani gönüllü) yapılabiliyor. ([Vikipedi][4])
Yasal düzenlemeye göre: 18 yaşın altındaki kişilerde ebeveyn izni; evli kadınlarda eş (yani “koca”) rızası gerekiyor. Bekar ve 18 yaş üstü kadınların ise kendi onaylarıyle kürtaj yaptırmaları mümkün. ([Dr. Korkut Arslan][5])
Bu da demek ki: Türkiye’de biyolojik olarak babanın — yani fetüsün babasının — yasal onayı aranmıyor; onay gereken kişi eş (evliyse) ya da ebeveyn / veli (reşit değilse). ([Vikipedi][6])
Ancak pratikte kürtaja erişim ve toplumsal algı konusunda önemli sorunlar yaşanıyor. Bazı sağlık kuruluşlarının kürtaj hizmeti vermeyi reddetmesi, danışmanlık ve bürokratik engeller, hizmete erişimin sınırlılığı gibi konular gündemde. ([girlsglobe.org][7])
Yani yasal olarak kadın veya yasal temsilcisinin onayı yeterliyken — eş rızası, partnerin ya da babanın izni gibi taleplerin somut yasal dayanağı bulunmuyor. Fakat toplumsal baskılar, etik veya dini retorikler, kadının karar haklarına müdahale eden güçler olarak devreye girebiliyor.
Kültürel ve Toplumsal Dinamikler: Neden “Baba izni” fikri gündeme geliyor?
“Babanın izni gerekir mi?” sorusu, yalnızca yasal değil; derin toplumsal, kültürel ve cinsiyet-politik boyutlara sahip. Bu talebin gündeme gelmesinin sebepleri arasında:
Bazı toplumlarda aileyi bir bütün olarak görmek — kararların “aile rızasıyla” alınması gerektiğini düşünmek. Bu bakışta bireycilik değil, aile birliği ve hiyerarşi ön planda.
Cinsiyet normları ve ataerkil yapı: Kadının karar verme yetkisi yerine, “erkek egemen” bir otoritenin devrede olması.
Dinî ve ahlaki değerler: Fetüsün korunması, annenin görevi, toplumsal “ahlâk” anlayışları, kürtajı bireysel bir hak değil de sosyal bir mesele hâline getiriyor.
Koruma / kontrol kaygısı: Aile — özellikle baba veya eş — kadının karar haklarını sınırlayarak, “korumak” ya da “toplumsal itibar” endişesiyle müdahâle edebiliyor.
Dolayısıyla, yasalarda olmasa bile; toplumun bazı kesimleri “babanın izni” fikrini destekleyebiliyor. Bu da kadınların bedenleri üzerinde karar almasını zorlaştıran, psikososyal baskılar doğuran bir durum.
Neden Yalnızca Kadının (veya Yasal Temsilcisinin) Onayı Temel Alınmalı?
Kürtaj, esasen kişinin kendi bedeniyle ilgili bir karar. Kadın veya yasal sorumlusu bu kararı vermeli; başka birinin onayı olmadan.
Başka birinin izni şart koşulduğunda — özellikle eş, baba, aile baskısı varsa — kürtaj kararı baskı, korku veya toplumsal beklentiler nedeniyle yönlendirilebilir. Bu da özgür iradeyle alınan kararı zedeler.
Yasalarda zaten bu şekilde düzenlenmiş olması, kadının özerkliğini korumak amacı taşıyor. Türkiye’de evli olmayan yetişkin kadınların kendi rızaları yeterli. ([Vikipedi][6])
Ebeveyn izni ancak çocuk yaştakiler için makul görülebilir: reşit olmayanların karar verme kapasitesinin sınırlandırılması. Ancak reşit, bilinçli kadınların kararına saygı gösterilmesi gerektiği birçok insan‑hakları savunucusu tarafından vurgulanıyor.
Okuyucuya Çağrı: Deneyiminizi, Görüşlerinizi Paylaşın
Bu konu siyaset, hukuk ve etik kesişiminde. Dolayısıyla herkesin deneyimi, duygusu, düşüncesi farklı olabilir. Belki siz bizzat bu kararı vermişsinizdir; belki bir tanıdığınız. Ya da yasalar yeterli olsa bile toplumsal baskılar nedeniyle çelişkiler yaşamışsınızdır.
Eğer isterseniz buradan başlatalım: Karar alma sürecinde ne tür zorluklar yaşadınız? Toplumdan, aileden, partnerden gelen baskılar oldu mu? Yasal düzenlemeler yeterli mi, yoksa toplumsal algılar daha belirleyici? Deneyim ya da görüşlerinizi yorumlarda paylaşın — bu tartışma ancak çeşitliliğimizle zenginleşir.
—
Kısacası: “Babanın izni gerekir mi?” sorusuna hem küresel hem yerel bağlamda baktığımızda, cevap büyük oranda “hayır” — en azından yasalarda. Ancak kültürel normlar, toplumsal baskılar ve ataerkil dinamikler bu soruyu hâlâ gündemde tutuyor. Gerçek değişim, hem yasaların hem toplumsal anlayışın eş zamanlı olarak evrilmesinden geçiyor.
[1]: “Choice on Termination of Pregnancy Act, 1996”
[2]: “Abortion in Morocco”
[3]: “Legal But Not Necessarily Available: Abortion Services at State …”
[4]: “Türkiye’de kürtaj – Vikipedi”
[5]: “Abortion Law in Turkey | Is Abortion Legal? – Dr. Korkut Arslan”
[6]: “Abortion in Turkey – Wikipedia”
[7]: “Abortion in Türkiye: Legal but not available – Girls’ Globe”